Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim 17, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

tuzluk

Olmak ya da olmamak değil bütün mesele. Dolmak ya da dolmamak belki de. Bak şimdi. Size birini anlatıcam. yeni bir paragraf Romantizminizi sikeyim sana bişey olmasın hissiyatıyla dokunurdu o hayata. Aşk dokunuşlarıyla. Çelişkili değil mi? Çok tatlı terimsel yargıları vardı, önyargıları ise kafiyeliydi. Bunun gibi değil. Ama nokta koymayı çok severdi. Hayatta en sevdiği şeylerden biriydi belki de nokta koymak. Heryere koyalım isterdi. Koyardık biz de. Nokta koymayı sevdiği kadar küfürü de severdi. Demek ki hayatta en sevdiği bi kaç şey vardı. Küfür ederdi, pis pis. Babası da böyleydi. Kendi hissettiklerini bir düşünüyorsa hiç tanımadığı kişininkileri on düşünürdü, yakınındakileri saymıyorum bile. İnsanlara değil bedenlerine, dünyaya değil şekline, dine değil kitabına küfrederdi. Babası da böyleydi. Annesi değildi. Herkesten önce, ona söylenebilecek kötü şeyleri yüksek sesle o kendisine söylerdi onların içinde. Farkındayım diye. Siz de fark edin diye. Baksınlar ona isterdi. Ama abartmas

lolo

temerrüde düşmüş hayallerim. çaresizliğime istinaden katlanmışım verilmişlere. birileri demiş ki sabret, birisi demiş farket, birileri buyurmuş dikkat et diye. çözülmemişliklerimin fekkini koyup önüme çözmeye gidiyorum şimdi. süslemeyi bırakıp sadelikte dalgaları izlemeye gidiyorum. defol diyorum ona ve içindekilere..ne sandın ki kendini? bense sandığın şey değilim. unuttuğumu sandığım pembeler olmayınca büyütmüşüm seni. farkettiğimde gitmemekmiş hatam, kimine göre eksik kimine göre fazla cümleler hata değil. aynaya bakarken yummuşum gözlerimi, sevdiklerimde görünce yansımamı durdum şimdi. nefes aldım. düşündüm ve yine farkettim. ben bitmeden sen bitebilirsin.

Aseton

Oturdum düşlüyorum yine, herkeste geçici ama unutulmayacak bir iz bırakabilmeyi. En çok kendim için istiyorum bunu. Uçmadan önce sevdigim şeylere dokunup asetona dönüşmek. Neyle yaşarsınız diye sordum kendime "aşk" dedi. bilir misin? ben de.. ama senin gibi değil. Tam istediğim gibi değil, bilmediğim gibi olmasını hayal ettim ben. O yüzden hep kendimi sevmek ile nefret etmek arasında gidip geliyorum. Onu da seviyorum. güneşle uyandığım o güzel sabahları hatırladım. sen gülümseyerek uyanır mıydın? o kadar mutlu uyudun mu hiç? ben uyudum çünkü kişiler küçüldükçe duygular büyüdü.kendi içimde savrulmayı öğrendim. o yüzdendir ki kimse beni savrulurken içine almıyor, alamıyor. o yüzden açık açık söylüyorum. Katılımcı aranıyor, ziyaretçi değil. yaşamaya açtım gözlerimi, kaçırırım diye korkudan kırpamıyorum. şeritleri yutmak varken bana uyuşmaktan bahsediyorsun. bir türlü öğrenemedin, ben yaşamayacaksam hayal kurmam. hayal kurmayacaksam uyuşmam. çünkü yaşam benim ruhum,

Bu yazıda foklardan bahsediyorum

Batıda biyerlerde buldum ben kendimi. Güneyde ise muadilimi. Tam da aramadığımı fark ettiğim zamanda. Ve bütün o hırslardan uzakta. Sakin bir huzurla. O yüzden de düşündüm ben seni, gün dündü ve vakit geceydi. aylardan yağmur, mevsimlerden bulut, geçen yıllardan yalnızca biriydi. O kadar olmuş işte. Oralarda bir yerlerde kaybettin sen kendini. Mutsuzluğun bundandır. Dünyaya ve onun adaletsizliğine yüklenme boşuna. Tercihlerinin arifesinde bıraktın sen bir parçanı. Hiç bizaman eskisi gibi olamamacasına. Tıpkı herkes gibi ama biraz farklı da. Aynılaşma ve denge çabasıyla özünden uzaklaştıkça. Bütün onayları dünyaya bıraktıkça. Görünen hayatlar ise bildiğin safsata. Ama sen umudunu yine de kırma. gerçeklerin hep yanında. hergün baktığın aynada.

sallanalım salıya

Falım beni teselli ediyor bugün.. O geldiğinde olacak mı, şu bi bitecek mi, onlar ne zaman anlayacaklar kocaman yaptıkları o küçük ayrıntıları benim ufacık yaptığımı, ben ne zaman anlayacağım büyüttüğüm onlarca ayrıntıda kaybolduğumu? Soruların cevabını hiç kimse vermiyorsa, falcı en doğrusunu mu yapıyor? Teselliye ihtiyacım varmış demek ki..o biliyor. Var olmayan küçük erkek kardeşimi gördüm rüyamda geçen, var olan kardeşim sevindirdi beni sonra.. Demek ki o küçük danseden şarkı söyleyen velet de falcı.

sonra

Sonra durdum bir süre. Zamanı durdurdum. Yıllanmış alışkanlıklara döndüm. Sığındım. Süre istedim yüzleşmelerden. Belki de son bir şans verdim, gördüğüm bu yola yalnız girmek istemedim. Bu keşifleri paylaşalım dedim. Koymadığım isimler ifade problemlerine, sahte inançları sezmek vazgeçmeye neden oldu. Sonra döndüm bir süre. Zamanı döndürdüm. Adım attıracak yeniliklere durdum, yüzleşmelerim ceplerimde. Teker teker çıkardım hepsini, acelesizce. Kimseyi üzmedim. Üzüntüyü gıdıkladım, hoşuna gitti. Hoşuma gitti. Güldüm. Ve yanımda gülenleri gördüm. Konuştuk onlarla. Günlerce, gecelerce. Sonra benimle konuştuk. Güzelce, edepsizce. En son seninle. Güvenle, acelesizce. Ve ilk defa bir umutla. İnandım senin başlangıçlarına, Güzel tatlı dünya. Yarattıklarına anlamlar yükledim. Anlamlara ise bakış açıları. Baktıkça açtım sınırları. Sınırların ötesini sevdim. Orada kendi sınırlarımı çizdim. Onlara dokunarak. Ve bulmaya başlamanın cevabını buldum. gerçeğimi gördüm. sevişmeyi öğrendim seninle. sonun