Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz 4, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kum Gelini

Kum gelini olmak istiyorum. yukarıdaki gibi. ama daha boduru ve hafif yanlara doğrusu. Sevdiğim adam ile kumların sıcaklığında, çıplak ayaklarımla beyaz bir buket çiçek ile gerçeğe ve sadeliğe evet demek istiyorum. çiçekleri kendi ellerimizle toplayalım ama. Günbatımında doğanın sesi müziğimiz olsun istiyorum. deniz kabuklarına kulağımızı dayayalım. Evet, itiraf ediyorum bunu istiyorum. Ayaklarım yere basmasın, kime ne? Kumların bittiği yerde, ahşap bir evim olsun istiyorum. günlerin bittiği yerde de geceler başlasın istiyordum ama o zaten oluyormuş dediler. olsun kafiye oldu böyle. Deniz kumu...Kum kokusu. kuku kokusu. apıs arası.sik kokusu. Sevgilim. atos, portos, aramis ve dartanyan. Kumların başladığı yerde şehrin tüm sorunları kaçışsın istiyorum. Yasak bölge olsun orası, ikimizin bölgesi. kapıya kuru kafa asak. Orada göğsüne başımı yaslayayım, kokunu içime çekeyim, okşayayım. daireler çizerek göğsünü seveyim. çünkü öyle olunca bi erkek etkileniyo her türlü. biliyorum ben. Tarifsiz

bugi bugi

keytle üniversiteden tanışıyorduk. Üniversite hayatında geçirdiğimiz yaklaşık 10-15 gün ve gece dışında pek zaman geçirmemiştik. Ha, bir kere de tatile gitmiştik. Yan yana odalarda kalmıştık. Nerden bilebilirdim o sarı şeylerin bana bir duvar yakınlığında olduğunu. Velhasıl kelam biz yeri geldi birlikte kovaya vassa ve, yeri geldi kalbimizdeki en derin sırrı paylaştık. İşte biz böyle yakındık anlayacağınız,. Mezun olduk, hayat bizi başka yerlere savurdu önce. Yılmadık mücadele ettik bir araya geldik. Aynı evde yaşamaya başladık. Gerçi daha önceden kısa bir süre aynı evde yaşama deneyimimiz olmuştu ama bu öncekilere benzemiyordu. İlk bi kaç ay normaldi, hatta mutlu bile sayılabilirdik. Ah ne kadar saftık o zamanlar. Aslında ilk sinyalleri fındıkla vermişti. İlk fındık sepetini gördüğümde içime inanılmaz bir sıkıntı kaplamıştı nedensiz “ bu fındaklar nerden çıktı arkadaşım” diye sordum. “annemler getirdi, yolda görünce aa keyt sever dedik aldık dediler” dedi. Sora dedi “fındık dediler y

kağıt param

Sen de gördün o gece, sadece yalnızlık beni tamamlıyor. Ruhum başka ruha bağlanmadığında kendim oluyorum, zincirlerimi kırabiliyor, mutluluğun her rengini görebiliyorum. Gözlerimde gördün o gece benim de senin gibi olduğumu, birbirimizi ne kadar istesek de birlikte olmamanın benliğimize vereceği hazzın birlikte olmaktan kat kat daha cazip geldiğini. Sen, sen oluyorsun, o deli deli bakan gözlerinin içindeki anlam gözlerime yansıyor. Deli deli bakıyoruz öyle. Bağlansak öyle bakamayız. Bağlansak o kıvılcım anında gider. Biliyoruz. Bildiğimiz için rahatız. İçteki acabalar ara ara geliyor, geçiyor sonra. Deli deli bakışlar. Sevişmek lazım, bu birleşme arzusunu atmak lazım bünyeden. Aslında biz sevişmeyeceğiz biliyordun, biliyordu gözlerin, sevişecek olan bedenlerimiz olacaktı. Ruhlarımız orada durup sadece birbirlerine bakacaktı. Fani bedenlerin yetinemeyen, ruhları saklayan ve sonunda bundan utanan tavrını takınıp kaçacaktım oradan, bitince. Ruhların bakışması, birbirlerine kartlarını açma