keytle üniversiteden tanışıyorduk. Üniversite hayatında geçirdiğimiz yaklaşık 10-15 gün ve gece dışında pek zaman geçirmemiştik. Ha, bir kere de tatile gitmiştik. Yan yana odalarda kalmıştık. Nerden bilebilirdim o sarı şeylerin bana bir duvar yakınlığında olduğunu.
Velhasıl kelam biz yeri geldi birlikte kovaya vassa ve, yeri geldi kalbimizdeki en derin sırrı paylaştık. İşte biz böyle yakındık anlayacağınız,. Mezun olduk, hayat bizi başka yerlere savurdu önce. Yılmadık mücadele ettik bir araya geldik. Aynı evde yaşamaya başladık. Gerçi daha önceden kısa bir süre aynı evde yaşama deneyimimiz olmuştu ama bu öncekilere benzemiyordu.
İlk bi kaç ay normaldi, hatta mutlu bile sayılabilirdik. Ah ne kadar saftık o zamanlar. Aslında ilk sinyalleri fındıkla vermişti. İlk fındık sepetini gördüğümde içime inanılmaz bir sıkıntı kaplamıştı nedensiz “ bu fındaklar nerden çıktı arkadaşım” diye sordum. “annemler getirdi, yolda görünce aa keyt sever dedik aldık dediler” dedi. Sora dedi “fındık dediler yararlıdır dediler.” Dedi.
Mevsimler birbirini kovaladı yaz bitti, derken taze fındık marketlerdeki yerinden ayrıldı. Aslında ikinci sinyali de orda aldım her eve doğru yola koyulduğumda telefonum çalıyor ve “yolda yaş fındık görürsen alır mısın?” diyen keytin titrek sesini duyuyordum. O titrek ses beni sokaklarca gezdiriyor, o üzülmesin diye taze fındık bulmak için kendimi paralıyordum. Fındıklar tükendi, yaz kışa döndü. Arada bir çekirdek çitlemesinin de belki sayesinde, fındığı unutmuş gibiydi.
Artık mörşiize uğradığımızda meyve-sebze reyonundan uzak duruyordu, adeta küsmüştü reyona. Yine bir gün alışverişe çıktığımızda, “ceyn, şu peyman marka beyaz leblebilerden alalım, turkiyeden geliyor, çok severim ben” dedi. Aldık, alırken 3-4 paket birden almasından mı anlamalıydim acaba bizi bekleyen günleri? İlk zamanlar karşıklı yiyorduk, sindirimi kolaylaştırdığını, mideyi rahatlattığını falan söylüyor bana peyman beyaz leblebiyi övüyordu. Ben de hı hı diyor, en fazla acaba dayısı falan peyman da mı çalışıyo yav bunun diye düşünüyordum. Ne kadar da saftım.
Şimdi düşündüğümde rüya gibi geliyor bana o günler. Yavaş yavaş akşamları gelirken yaş fındık görürsen al telefonları, peyman beyaz leblebi taleplerine dönüşmüştü. Gitgide alınan peyman beyaz leblebi adedi artıyordu. Sonraları, gece geç saatlere kadar yatmayan o kız, saat 8 dedim mi uykum geldi ben yatıcam demeye başladı. İçerden tuhaf sesler geliyordu. Kırt kırt diye. İlk zamanlar aldırmadım, ta ki o sarı ne olduğunu anlayamadığım şeyleri çöpün içinde görene kadar. Merak ediyordum, içim içimi kemiriyordu, geceleri uyuyamıyordum, acaba ne üretiyordu o odada, hayır bişey ürettiğine emindim, yasadışı gizli bi iş olduğuna da emindim ama ne olduğunu, ve o sarı şeylerin ne anlama geldiğini bilemiyordum.
Bir gün yine oturmuş televizyon izlerken, yine o kırt kırt sesleri duymaya başladım. İşte an o andı, ya odasına girip bu gerçekle yüzleşecek ya da bu merakla sonsuza dek yaşayacak o sarı aslında yavaş yavaş bana güzel gözükmeye başlayan şeylerin sırrını çözemeyecektim. Yavaşlatılmış çekimde gider gibi gittim odasına ve perdeyi araladım. İşte büyük sır karşımda duruyordu. Kendisi yatağa yayılmış, önünde bir kase ve peyman beyaz leblebi, leblebileri kemirip, kabuğunu soyup, kaseye atıyordu. Hiptonize olmuş insan bakışı gördüm gözlerinde. Sanki ne yaptığını bilmiyor, hayatın en büyük zevkine nail olmuş, nirvanaya erişmiş üstün bir varlık gibi bakıyordu. Paniğe kapıldım, ne yapacağımı bilemedim. 911i arasam ne diyecektim? Ev arkadaşım kendinden geçmiş bi şekilde peyman beyaz leblebi kemiriyor mu diyecektim? Hayır bunu yapamazdım. Ona sormalıydım, ne yapıyorsıun? Demeliydim. Ve sordum da, şevk dolu gözlerle bana baktı. “leblebi kemiriyorum ama kimseye söleme, bu arada yen mi? Dedi.
işte o an bi karar vermem gerekiyordu, ya bu gerçeği reddecek o kapıdan çıkacak ya da hasret duyduğum o kabuğu önceden çıkarılmış ve nemlendirilmiş beyaz ama aslında sarısı güzel olan leblebinin tadını çıkaracak ama bunu dünyadan gizleyecektim. O adımı attım. İşte o gün 11 numaralı dairede hayatım değişti. Her şeye baştan başlamam gerekse idi, yine o hafif kırçıllı, biraz ıslak, sarı beyaz leblebileri yine yerdim. Tıpkı herkes gibi.
not: bu hikayedeki kişiler bir nevi ayar ürünüdür. gerçekle alakası yoktur ama oladabilir. kim bilir?
Yorumlar
Yorum Gönder