İşten sidik mi apış arası mı ne idüğü belirsiz kendine özgü bir kokusu olan metroyla eve dönerken, düşünüyordum bunları. İnsan hobileri olan bir hayvansa, benim de en sevdiğim hobim düşünmekti. Düşünceli bir hayvanım. İnsanları süzüyorum metroda, hiçbiri mutlu değil, belki bir arada olmaktan. Belki de kokudan. Oradan bir an önce kaçmak, evlerine ulaşmak için saniyeleri sayıyorlar. Kimisi uyukluyor, kimisi kitap okuyor, kimisi insan kesiyor. Göz göze gelince gözler kaçıyor. Kim demiş, insan sosyal bir hayvandır diye? İnsan gruplaşan bir hayvandır sadece. Yalnızlar sessiz ve ezikçe oturur. Gruplar gürültü ve kendine güven yayar. Gruplar yalnızlara kendilerinden bildikleri bir ezikleme duygusuyla bakar hep. O yalnızdır çünkü, öteki yanındakinden alır güveni. Bu da egoyla ilgili bir şey olsa gerek. Gerçekler hep yalnızdır. Çünkü gerçeklere egonun getirdiği göstermelik hayatlar hep boş gelir. Yabanidirler onlar. Olmaya çalışmak kolay ama boş bir uğraş gelir. Sanki daha farklı bir şeydir aradığı ve onun peşinde koşmaz o, bekler sadece. Gerçek insan hobileri olan, zeki ama çalışmayan ve yalnız bir hayvandır.
Çoğunun ergenlikte geçirdiği evreyi, yeni yaşıyordum ben. 28 yaşında. Geç kalmışlığım haykırılıyordu günbegün yalnızlığa ördüğüm duvarların arkasından, kendine dönmekten korkan ve olanı işlemeden gerçek sayan gruplar tarafından. Ne yapıyorduk biz? Daha önemlisi, neden yapıyorduk? Neden bizden önce şekillenmiş ve üzerinde neredeyse hiç söz hakkımız olmayan bir hayata bu kadar sıkı tutunuyorduk?
Hedonist gözlüklerim bazen buğulanıyor ve onları silmek bile boş bir uğraşmış gibi geliyordu bana. Karamsarlık değildi bu, gerçeğim buydu sadece bazen. Kaybediyordum her geçen gün. Bir düşünce daha kaybediyordum gruplara, kendi grubumdan. Telaş düşüyordu bazen bünyeme, 20 sene sonrasını düşününce. Çünkü hala yeterli değildim. Yalnızlığa yetemiyordum hala bazen. Bazen acilen bir gruba dahil olmam ve eksik ve yarım ve elime geçeni yaşamam gerekiyordu. acilen bir kariyer planı yaptım ve on sene sonrasında kendimi biryerlerde gördüm ve evimin salonunu nasıl döşeyeceğimi planladım. Çünkü bu, olayım olan dönem dönem heryere dahil olup, hiçbir yere ait olmamak 20li yaşlarla birlikte sona ermesi gereken bir şeydi. Kurallar yıllar öncesinden yazılmıştı. Ve bana sadece bunları mümkün olduğunca kendi isteklerime yontarak uygulamak kalıyordu.
Düşünüyordum son zamanlarda. Bazı şeyler için çok fazla, bazı şeyler içinse çok eksiktim. Kabul etme, olduğu gibi alma duygum yoktu. Ben her şeyde olmak ama hiçbir şey olmamak istiyordum. Beklentisiz sevgilerde beklemeden ama birlikte ters yöne doğru gitmek istiyordum. Hormonlardaki iniş çıkışlar hisse senetleri gibi vücudumdaki bütün dengeleri bozarken, her defasında krizler teğet geçiyordu ülkeme. Ay sonlarında çözdüğüm bütün dünyaya, ay başlarında sanki yeni baştan başlıyordum. Vazgeçip vazgeçip, tutunuyordum bir yerle. Körü körüne duygusunu arıyordum vücudumun içinde bir yerlerde.
İnsan yalnız bir hayvandı ve yalnızsızlık yalnızca diğer yalnızlarla mümkündü. Ve şimdiye kadarki çoğu yalnızlık sanki hep biraz yanlış olmuştu.
Baştan başlamalı dedim ben de bendeki her şeye. Ve başladım beklemeye bir aybaşında yine.
Çoğunun ergenlikte geçirdiği evreyi, yeni yaşıyordum ben. 28 yaşında. Geç kalmışlığım haykırılıyordu günbegün yalnızlığa ördüğüm duvarların arkasından, kendine dönmekten korkan ve olanı işlemeden gerçek sayan gruplar tarafından. Ne yapıyorduk biz? Daha önemlisi, neden yapıyorduk? Neden bizden önce şekillenmiş ve üzerinde neredeyse hiç söz hakkımız olmayan bir hayata bu kadar sıkı tutunuyorduk?
Hedonist gözlüklerim bazen buğulanıyor ve onları silmek bile boş bir uğraşmış gibi geliyordu bana. Karamsarlık değildi bu, gerçeğim buydu sadece bazen. Kaybediyordum her geçen gün. Bir düşünce daha kaybediyordum gruplara, kendi grubumdan. Telaş düşüyordu bazen bünyeme, 20 sene sonrasını düşününce. Çünkü hala yeterli değildim. Yalnızlığa yetemiyordum hala bazen. Bazen acilen bir gruba dahil olmam ve eksik ve yarım ve elime geçeni yaşamam gerekiyordu. acilen bir kariyer planı yaptım ve on sene sonrasında kendimi biryerlerde gördüm ve evimin salonunu nasıl döşeyeceğimi planladım. Çünkü bu, olayım olan dönem dönem heryere dahil olup, hiçbir yere ait olmamak 20li yaşlarla birlikte sona ermesi gereken bir şeydi. Kurallar yıllar öncesinden yazılmıştı. Ve bana sadece bunları mümkün olduğunca kendi isteklerime yontarak uygulamak kalıyordu.
Düşünüyordum son zamanlarda. Bazı şeyler için çok fazla, bazı şeyler içinse çok eksiktim. Kabul etme, olduğu gibi alma duygum yoktu. Ben her şeyde olmak ama hiçbir şey olmamak istiyordum. Beklentisiz sevgilerde beklemeden ama birlikte ters yöne doğru gitmek istiyordum. Hormonlardaki iniş çıkışlar hisse senetleri gibi vücudumdaki bütün dengeleri bozarken, her defasında krizler teğet geçiyordu ülkeme. Ay sonlarında çözdüğüm bütün dünyaya, ay başlarında sanki yeni baştan başlıyordum. Vazgeçip vazgeçip, tutunuyordum bir yerle. Körü körüne duygusunu arıyordum vücudumun içinde bir yerlerde.
İnsan yalnız bir hayvandı ve yalnızsızlık yalnızca diğer yalnızlarla mümkündü. Ve şimdiye kadarki çoğu yalnızlık sanki hep biraz yanlış olmuştu.
Baştan başlamalı dedim ben de bendeki her şeye. Ve başladım beklemeye bir aybaşında yine.
Yorumlar
Yorum Gönder