Birimiz her gün mutlaka tavrını açıklardı. Birimiz coşardı. Biri coşunca diğeri de coşardı. Kafamızda büyük bir özgürlük doğardı. Nereye gidersek giderdik. Ya da kalırdık. Ne yaparsak yapalım gerçekten yapardık. Keyif almanın tavır işi olduğunu o anlaşılmayla anladım ben. Kasmadan saygı duydum, yükseltmeden sevdim ve düşmeden sevildim. En zorla tuttuğum zamanların hesabını yaptım. Çıkan sonucu çizdim, geçtim. Tecrübeye değer verdim ama rahatlamaya çok pis aşık oldum.
Karşıma oturur gözlerimin içine bakardı. Gözlerimi ona açmam bazen zaman alırdı. Israr ederdi. O ısrarı severdim. Çözülürdüm. Farkındalık diye bildiğim çoğu şeyin başkalarının düşüncelerini ve algılarını yaşamak olduğunu orada gördüm ben. Muhabbetin kelimelerin ötesindeki haline bakıp durdum. Zayıflamadan sevmeyi bu şekilde öğrendim. Barışmaya gözlerden başladım.
Aynı algıyı paylaşmayı severdik. Ama bunu hep yapmazdık. Yapmadığımızda kızardık. Bu konuyla ilgili kendi kendimize sürekli sorular sorardık, yargılardık, asardık. Neyse ki gerçek, büyük resmin içinde hep olduğu gibi dururdu. Rahatladığın ilk anda görürdün. Bazı bazenler unutturur, bazı bazenler hatırlatırdı. Hangisinin nerede başlayıp bittiği asla sezilmezdi. Bazenin oldukça anarşist bir şey olduğunu o sıralar özümsedim ben. Nereyi zorluyorduk. İnsan, insanı severdi, insan inana soğurdu, insan insana gelirdi, insan insandan giderdi. İnsanın bazen keçi gibi zıplayası, bazen kılını kıpırdatmayası olurdu. 'İnsanların en doğal hakkı rahat bırakılmak olmalıydı'. Sevmek başka bişeydi. Bazen de İnsan her zaman kendisi ve tuttuğu kadardı. Tutmak ise sadece net bir tavırdı. Ve büyük olasılıkla tam olarak o sıralar dengenin iplerini anarşist bir topaca bağladım. Durana kadar dönsün diye. Kafasına göre dursun diye.
Bu sebepledir ki artık fazla dertlenmem, tutmaya meylettiğim, yüksündüğüm veya erişemediğim gözler için. Güzel olan her şey kendi içinde bir dengeye tabidir. Denge de keyif almanla ilgilidir. Keyfin özü muhabbetindir. Bugün olmasa da yarın olur. Olacak bir an bulunur.
Karar vermelerin ertesi kadar parladığın başka bir durum daha yok. Unutulsa da çoğu şey zamanda, hatırlatıyor her bir iz kendini gerçek anlarda.
Yorumlar
Yorum Gönder