Önem verdiğim birine sordum çok kaybolduğum bir gün. Hayata çok
da tutunuyordu, sabitleri sabit, gerçek bir tipti.
-Neden yaşıyoruz sence, anlar için değil mi?
-evet anlar için ama… gerisini dinlemedim.
Gerisini zaten biliyordum.
Değişeceksem bile, usulüme uygun değişirdim. Değişimde helal
esas.
Uyum sağladığım hikayelerinizin en kendime göre olanının
yakınından geçecek gibi oluyorum her defasında.
Ve nedense çoğunlukla uzaklarda arıyor ve yakınımda buluyorum
gerçeğimi. Usulüm uçlar, muntazaman. Saldırıya
geçer, sen zayıf değilsen gerçekler. Zayıflayınca da bıkarsın kendinden. Gerçekler
de senden bıkar. Her şey birbirini bırakınca karmaşa olur. Uzaklaşırsınız birbirinizden.
Orada tutmak emektir. İşte o en büyük gerçektir. İstektir.
Senin önem verdiklerin dışında gelişen her şeyi sahte bul ve
çık işin içinden.
Çünkü dünyadaki en akıllı insan sensin ve senin önem
verdiklerin.
Elimi kokluyorum. O kadar yıkanmaya ve başka insanlara
rağmen hala o kokuyor. Bütün kimyam harekete geçiyor.
Karşıma bakıyorum. O kadar gerçekliğe ve başka insanlara
rağmen hala şuna bakıyor. Bütün duygum harekete geçiyor.
Zihnimi dinliyorum. O kadar muhabbete ve başka insanlara
rağmen hala bunu dinliyor. Bütün mevzum harekete geçiyor.
En son takıntım olarak onu belledim. Şununla rahatlıyor ama bundan
da vazgeçmiyorum.
Ben iyiyken seninle ve ben kötüyken sadece benimle oluyorum.
Bence çıkıntılık. ve saçma.
Önem verdiğim birine ansızn diyeceğim ki bir gün,
"Ne güzel anlam verdik, şimdi sırada bunu sürdürmek var"
Önem verdiğim birine ansızn diyeceğim ki bir gün,
"Ne güzel anlam verdik, şimdi sırada bunu sürdürmek var"
Yorumlar
Yorum Gönder