Bazı mutsuz yerlerin verdiği büyük bir his var. İnsan
doğasının acı gerçekleri kendi travmalarına dokunmadıkça ne güzel paylaşılır.
Ben gözlesem bütün yaşanılan şeyleri. Çare olmak değil, eşlik etmek önemlidir bazen.
O hayatı algılama neşesi. O neşenin peşinde yokuşlar indim. Kulağımda müzik
melankolisi. O bile vazgeçilmez değildi. Vazgeçmemek sadece yüklendiğim bir
şeydi. Sanki bir zorunluluk gibi.
Bir iş hanında bir gece karanlık. İş hanlarında geceler sanki
hep karanlık. Ankara’nın geceleri . Bir şiiri çok düşünüyorum bu ara. Ondan
aldım en son gazı. Kim bilir daha ne şiirler düşüneceğim. Heyecana bak. Vazgeçmemek
için gündüzlere olan ihtiyacım, gecelerimi besliyor. Ruhum fiili olarak henüz
yaşamadıklarımı, kelimelerin çağrıştırdığı yerlere koyduğunda gelecekten umut
duyuyor. Ben binlerce kere, ve üst üsteciyim. Belki yormam, ama fazla
dinlendiririm.
Planladığım bütün yarınlar, biraz kalmaktan ibaret. Gerisini ben planlayamıyorum. Bir de süt kokusu
bu ara. İnek sütü gibi değil onu boşuna koklama. Tek yüklemek istediğim anlam, iki sözde yer buluyor. Bütün algılamalar vurgulamaya bakıyor. Bir şiiri çok
düşünüyorum bu ara. Bu ara güzel bulduklarımı düşünüyorum elimden geldiğince.
Sevgiyi bilen iki göz sanki gözümden tutuyor. Tutmayı seven iki el elimi
kavrıyor. Aşk peşimi bırakmıyor. Ve
sanki ben bu aralar daha fazla yaşıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder